6 Şubat 2011 Pazar

Müslüman'da sorumluluk hissi nasıl olmalıdır...

Hergün televizyonlarda, gazetelerde veya etrafımızda yardıma muhtaç, çaresiz, kimsesiz veya zulüm gören insanları görür, varlığından haberdar oluruz. Kimi zaman hastaneye gidecek parası dahi olmayan veya evi olmadığı için sokakta yatmak durumda kalanlar, yaşıtları okula giderken, çalışmak zorunda olan çocuklar, hiçbir şeyden haberi olmayan dışarıya atılan bebekler, bir tarafta karınlarını doyuracak parayı bile bulamayanlar, diğer tarafta bitip tükenmeyen bir şekilde yapılan israflar, sadece inançları uğruna zulüm görenler, işkenceye uğrayan insanlar, kadınlar, çocuklar...

Hepimiz bu ve benzeri görüntülere belki hergün defalarca şahit oluruz. Kimi zaman üzülür kimi zaman acıyarak izleriz. Buna karşın kafamızı başka yöne çevirdiğimizde, televizyonda izlediğimiz kanalı değiştirdiğimizde, okuduğumuz gazetede başka bir habere geçtiğimizde, bu insanları unuturuz. Birçoğumuz bu insanlara gerçekten yardım etmemiz gerektiğini yada yapacağımız en ufak bir yardımın belki çok şeye vesile olabileceğini düşünmez. Düşünenler ise nefsinin ortaya attığı bahanelerle sorumluluğu başkasının üzerine atar. Nefsimiz böyle durumlarda sorumluluktan kaçmak adına birşeyleri zor gösterir, çeşitli bahaneler üretir.

'Sadece benim yardımımla ne olabilir, kendi dertlerim sıkıntılarım varken başkalarının sorunlarıyla uğraşmam doğru değil, hem dünyada onca güçlü ve zengin insan varken ben ne yapabilirim ' gibi sorularla aslında kendimizi kandırır, nefsimizin isteğine çıkış yolu ararız.

Oysa vicdanını dinleyen her insan, etrafında yaşanan zulüm ve muhtaçlığa gözlerini kapatıp, kulaklarını tıkamaz ise, yokmuş gibi farzetmezse mutlaka birşeyler yapabilir. Dünyada var olan tüm sorunlara bakıldığında aslında temelinde sevgisizlik, nefret, kin, düşmanlık, çıkarcılık, bencillik, umursamazlık, acımasızlık vardır. Tüm bu sorunlar için de her zaman çok büyük maddi imkanlara, kimsede olmayan bir güce, şöhrete sahip olmak gerekmez. Kaldı ki tüm bunlara sahip olunsa bile, Allah'ın verdiği bu nimetlerin kullanılması için vicdan sahibi olunması gereklidir. Vicdan sahibi olmanın tek yolu ise imandır çünkü ancak iman eden, inançlı, Allah'tan korkan insanlar vicdanı ile hareket ederler.

Yüce Rabbimiz Kuran'da insanlara sevgi duymayı, merhamet sahibi olmayı, fedakarlığı, hoşgörüyü, sabrı, insanlardan karşılık beklemeden yardım etmeyi, sağduyulu olmayı emreder. Bu yüzden vicdan sahibi, Allah'tan korkan insanlar düşünmeli, tüm bu yaşanan felaketler, sıkıntılar, zorluklar kendilerine, sevdikleri insanlara olmuş gibi duyarlı davranmalıdır. Gerçekten samimi olarak yardım etmek isteyen insanlar, tüm bu yaşananları görmezden gelerek, ben ne yapabilirim diye düşünerek hareket etmemeli, maddi, maddi olamıyorsa bile manevi yardımcı olabilmenin yollarını aramalıdırlar, aslında Allah'ın emri olduğunu unutmamalıdır. Rabbimiz bazı ayetlerde şöyle buyurur;


Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahip) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?
(Nisa Suresi, 75)

Onlara, “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın” denildiği zaman, inkar edenler iman edenlere, “Allah’ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz” derler. ( Yasin Suresi-47 )

Yetimlere, yoksullara, yardıma muhtaç insanlara karşı umursamazca tavır sergileyenler, ben ne yapabilirim veya sadece benim yardımımla ne olur gibi bahanelerle sorumluluğu başkasının üzerine atmaya çalışanlar, dünya hayatında Allah'ın kendisine verdiği nimetleri sadece kendi çıkarları doğrultusunda harcayanlar, zulüme uğrayan çocukları, kadınları görmezden gelenler, her türlü çirkinliğe ve ahlaksızca davranışın yayılmasında kendisine bir zarar gelmediği sürece ses çıkartmayanlar, ahirette bunun hesabını mutlaka Rabbimiz'e vereceğini akıllarından çıkartmamalıdırlar.

Dünyada, etrafımızda yaşanan adaletsizliğe razı değilsek, yapmamız gereken en önemli şey, insanlara Allah'ın varlığını, yaptıklarımızdan dolayı hesaba çelileceğimizi, Kuran ahlakı hakim olduğunda tüm bu yaşanan karmaşanın, eziyetin, zulmün biteceğini hatırlatmalıyız. Dünyayı çözülmemiş ve çözülemeyecek sorunları ile samimiyetsizce kabullenip, yaşananlara seyirci kalmamamız, barış dolu, güvenliğin sağlandığı, huzur ve refah içinde, tüm insanların rahat edeceği ortamların olduğu, mutlu ortamları erişilmez olarak düşünmemeli, bunun tek yolunun Kuran ahlakını yaşamak olduğunu unutmamalıyız...

Sibel Aydın


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder